Banner 468 x 60px

 

6 Ekim 2010 Çarşamba

Patates

0 yorum
Patates (hünerlopedi)

EVİMİZİN YEGANE BESLENME KAYNAĞI :)
Gerçekten öyle… Eşimin patates tutkusu dillere destandır. Hele de patates kızartması.
Bizi tanıyan herkes bilir bunu. Kimin evine yemeğe ya da kahvaltıya gitsek, onlarca çeşit bile yapılmış olsa masada mutlaka patates kızartması da olur :)
Neredeyse her akşam patates kızarır evimizde, bazen değişiklik olması açısından patates salatası yaparım, bazen de patatesli börek.
Bu anlattığıma kesin inanmayacaksınız ama patatesli börek yaptığım bir akşam, hem böreği hem de iç harcını yemiş arkasından “birde kızartması olsa şahane olurdu” demişti! :)
Hünerlopedi’nin yeni konusu patates dediğimde, Yaso; “çok şaşırdım ben ilk konu patates olur sanıyordum” demişti :)
Ama ben kendime torpil yaptım, ilk konuları kendi sevdiklerime ayırdım :)
Diğer konularda olduğu gibi, patates içinde, deyim yerinde ise geniş çaplı bir araştırma yaptım.
Yani bu Hünerlopedi projesi ile; kaynak arayanlara çok büyük iyilik yaptım diye düşünmekteyim.
Herhangi bir konuda araştırma yaptığınızda o kadar fazla bilgi hatta bilgi kirliliği var ki kafa karıştırması çok doğal.
Hünerlopedi’deki bilgiler, aranmış, taranmış, okunmuş ve ayıklanmıştır efendim, afiyetle okuyunuz :)

HÜNERLOPEDİ - PATATES
Patates (Solanum tuberosum), patlıcangiller (Solanaceae) familyasından, yumruları yenen otsu bitki türü. Boyu 70-80 cm. e varan, beyazımsı-pembemsi çiçekler açan, yumruları hariç, zehirli otsu bir bitkidir. Patates tohumuna milva denir.
Bitkinin; toprak altında kalan yumruları; “patates” olarak bilinir. Bu yumrular nişasta bakımından zengin olduğundan önemli bir besin maddesidir.
Bitkinin toprak üst kısımlarında zehirli alkaloidler bulunmasına karşılık yumruları zehirli değildir.
Patates yumrularında bulunan nişasta taneleri, yumurta veya armut şeklinde olup, 70-100 mikron büyüklüğünde tanelerden ibarettir.
Patates dış kabuk rengine göre sarı ile kırmızı, etine göre beyaz ve sarı olarak ayrılır. Sarı patates makbuldür.
Tek yıllık bir kültür bitkisi olan patates, çeşitli iklim bölgelerine kolaylıkla uyum sağlayabildiği için, dünyanın hemen yer yerinde başarıyla yetiştirilmiş ve besin kaynağı olarak değişik şekillerde kullanılarak tüketimi hızlı bir şekilde artmıştır.
Yumrularında; nişasta halinde karbonhidrat, protein, vitaminler ve Demir gibi önemli besin maddelerini içeren patates, insanlar tarafından doğrudan mutfaklarda tüketildiği gibi, işlenerek değişik şekillerde (cips, parmak patates vs.) tüketilmektedir.
Ayrıca, ekmek ununa %3-5 oranında patates unu karıştırıldığında, ekmeklerin lezzetini artırmakta ve bayatlamayı geciktirmektedir.
Yüksek oranda nişasta içeren çeşitleri, endüstride hammadde (nişasta, alkol, vs.) olarak ve bir kısmı da hayvan yemi olarak değerlendirilmektedir.
Patates nişastası, salam ve sosis yapımında oldukça yaygın kullanılmaktadır.

TARİHÇE
Alçakgönüllü sebzemiz patates nasıl olduysa ilk olarak Amerika kıtasında yeşermiş. İnkalar ona tanrısal bir anlam yüklemişler. İspanyol istilacılar Güney Amerika kıtasında bugün Peru olarak bildiğimiz ülkeyi işgal ettiklerinde İnka hazineleri kadar patates de dikkatlerini çekmiş. Keşif ve istilanın başındaki kumandan Pizzaro, 1535 yılında patatesi İspanya kralına takdim etmiş. Ne var ki kral hazretleri bu tanıştırmadan pek hoşlanmamışlar.
Bundan yaklaşık elli yıl sonra, bu kez bir İngiliz soylusu, Sir Walter Raleigh, Virginia'da patatesi yeniden keşfetmiş. İngiltere'ye getirmiş. Patates burada halk arasında ciddi bir ilgi görmüş.
Patatesi 1590'da ilk olarak botanik literatürüne geçiren İsviçreli botanist Gaspard Bauhin'dir.
1739 yılında, İskoçya' da patates tarımına başlanılmış, ancak protestan dinine mensup ileri gelen kişiler, kutsal kitap "Tevrat" da patatesle ilgili bir bilgiye rastlamadıklarını beyan ederek; patatese karşı olumsuz bir tepki göstermişler ve patates yemenin günah olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Patates; 1745 yılında İtaya'dan Almanya' ya ve Avusturya'ya girmiş ve tarımına başlanmıştır.
1780' li yıllardan sonra Avrupa'nın Almanca konuşan ülkelerine (Hollanda, Belçika) getirilen patates, bu ülkelerde yetiştirilmeye başlanmış, ancak bu ülkelerde patates tarımı 19. asırdan sonra büyük gelişme göstermiştir.
Zamanla önce İtalya'da, sonra da Almanya, Rusya ve Fransa'da patates tarımı başlamış. Ancak İngiltere'nin aksine, buralarda patatese bir hayvan yemi muamelesi layık görülmüş. Bir de patates yetiştirilen bölgelerdeki köylüler yemeklerini yapmışlar patatesin.
Patates Rusya'ya 1764 'lü yıllarda Hollanda'dan girmiştir. 1765 yılından sonra tüm Rusya 'ya yayılmaya başlanmıştır.
Patates 1769 yılında Fransız gemicileri tarafından Yeni Zelanda' ya götürülmüş ve 1840'lı yıllardan sonra bu ülkede patates tarımı hızla gelişmiştir.
Patatesi bugünkü burjuva mutfaklarına kabul ettiren adam; bir Fransız kimyacısı, Antoine Augustin Parmentier'dir. Aynı zamanda Fransız ordusunda subay olan Parmentier, patatesin faydaları üzerine ciddi araştırmalar yapmıştır.
O dönemlerde Avrupa'nın kıtlık tehlikesiyle karşılaşmış olması, Parmentier'i patatesi savunma konusunda daha da cesaretlendirmişti. Patatesin yararları üzerine bilimsel kitapçıklar yayınlamıştı. Bu çalışmaları geniş yankı uyandırdı. Sonunda Fransa Kralı kendisine Paris civarında tarlalar tahsis etti ve Parmentier oralarda patates yetiştirmeye başladı.
Fransızlar önceleri, patatesi yalnızca çiçeklerinden yararlanmak için süs bitkisi olarak yetiştirdiler. 16.Louis ve Marie Antoinette; balolarda, üstleri elmas dolu giysilerine patates çiçekleri takarlardı.
Yüzyıllar sonra Avrupa, patatesi bir kez daha ve bu kez Amerikalılar aracılığıyla keşfetti ve sebzemiz fast food adı verilen kültürün başrol oyuncusu oldu.

Antoine Augustin Parmentier’in Öyküsü
Çok incelenmiş olmasına rağmen 1789 Fransız Devrimi içinde hala hayret verici nice öykü gizli.
Bunlardan biri de patatesin öyküsü.
Paris’te metroda bir heykel vardır. Bu heykel on sekizinci yüzyıl sonlarında yaşamış eczacı ve tarım uzmanı’nin heykelidir. Kendi adını taşıyan metro istasyonunda taşımacılıkta atların kullanıldığı dönemden kalma bir adamın, elektrikli vagonlar arasında ne işi var diye düşünmeden edemez insan. Parlak bir ışıkla aydınlatılmış beyaz çinili bir tünelde bu tozluklu, pudralı peruklu adam ne arıyor?
Bulunduğu ortamla tam bir tezat oluşturan bu adam, kolunun altında bir sepet patates tutar ve bunlardan birini bir çiftçiye uzatır. Yerin bu kadar altında hiçbir şeyin büyümeyeceğini bilen çiftçi kendisine bu adamın neden ısrar ettiğini merak eder gibidir.
Parmentier; patatesin zehirli bir Yeni Dünya bitkisi olduğunu ve cüzzama neden olduğunu sanan çağdaşlarına bunun tersini kanıtlayıp insanları açlıktan ölmekten kurtaran bir ulusal kahramandır.
On sekizinci yüzyılın büyük çalkantıları sırasında, defalarca büyük kıtlık yıllarıyla karşılaşan Fransız köylüleri, yine de buğday lapasından başka bir şeye güvenmiyordu.
Fransız Devrimi’nin karıştırdığı ülkede halkın açlıktan ölmesine bir çare bulmak isteyen l’Académie de Besançon, ekmeğin fırın raflarından kalktığı 1769 yılında bir yarışma açtı.
Yarışmayı kazanan Parmentier; bundan sonra kendini yaptığı inanılmaz patates promosyonları ile patatesi sevdirmeye adadı.
Kral 16. Louis’ye patatesi sevdirmek için patatesin zarif çiçeklerini sunarak işe başladı. Ardından soylulara ve aralarında Amerikan elçisi Benjamin Franklin’in de bulunduğu konuklarına patates temalı yemeklerin sunulduğu ziyafetler vermeye başladı.

TÜRKİYE'DE PATATESİN TARİHÇESİ
Patatesin; Türkiye' ye girişi ile ilgili farklı görüşler ileri sürülmektedir.
İlisulu (1957)'ye göre patates; 1850 yılında Rusya'dan Kafkasya yolu ile Türkiye 'ye girmiş ve ilk olarak Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgesi yaylalarında yetiştirilmiştir.
Zhukovsky (1933)'e göre ise; patates, Türkiye'ye 1853 yılında girmiş ve çiftçiler tarafından 19. yüzyılda tüketilmeye başlanmıştır.
Patatesin, Adapazarı bölgesinde yetiştirilmesinde Hüdevandigar valisi Ahmet Vefik Paşa'nın büyük rolü olmuştur. Patates, toprak kokan bir ürün olduğu için köylüler tarafından fazla ilgi görmemiş, ancak daha sonra 15 yıl süreyle öşürden muaf tutulmak suretiyle bölgeye yayılmasına çalışılmış ve 15 yıl sonra ancak, tarla ziraatı halinde yetiştirilmeye başlanmıştır. 1908 -1910 yıllarında Marsilya'dan sağlam ve hastalıksız patates tohumlarının getirilmesiyle verimde önemli artışlar elde edilmiş, kazançlı ve faydalı bir bitki olduğu anlaşılmıştır.
Bunun üzerine, patates üretimi ülkemizde hızla gelişmiş ve bugünkü seviyelere ulaşmıştır.
İlk ekim, Sakarya Nehri vadisinde Akova'da gerçekleştirilmiş. Boğaz'ın Karadeniz kıyılarında ekilmiş.
Alman uzmanlar, Adapazarı civarında bir deneme istasyonu kurmuşlar.
Burhan Oğuz, ''1895 yılında merkezi yaylada ilk patates kültürünün tecrübesine, Alman uzman Dr. Hermann memur edilmiş olup, şimdiki cinsleri o günlerin çalışmalarına borçlu oluyoruz'' diye yazıyor.

FAYDALARI
• Hava kirliliği, radyasyon, sanayi ve tarım ilaçlarının, kimyasal artıklarına karşı, kanı zehirlerden temizler ve hücreleri yeniler.
• Vücudun, karbonhidrat ihtiyacını büyük ölçüde karşılar.
• Patatesin yapısında su bulunduğu için; susuzluğu giderir.
• Mide gastritleri, ülseri ve onikiparmak bağırsağı ülserinde yararlıdır, mide gazlarını giderir.
• Karaciğer şişliğini giderir, karaciğerdeki yangıları iyileştirir.
• Bağırsak kurtlarının düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak şişliğini azaltır.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Böbreklere faydalıdır.
• Damar sertliğini giderir.
• Sert bir şey yutulduğu zaman yabancı maddenin vücuda zarar vermeden çıkartılmasını sağlar. • Basur, yanık ve çıbanların ağrılarını geçirir.
• Birinci ve ikinci derecedeki yanıklar için tedavi edici olarak kullanılmaktadır.
• Vücuda enerji verir, halsizliği ve yorgunluğu giderir.
• El ve ayak çatlaklarına iyi gelir. Normal ve kuru ciltler için yararlıdır.
• Patates nişastasının hazmı, tahıl nişastalarına göre daha kolaydır.
• Patates ishale iyi gelir çünkü nişasta suyu tutucu özelliğe sahiptir ve gaitanın bu özelliği ile sertleşmesini sağlar.
• Avusturyalı Doktor R.Bireuss, 1950 yılından beri patatesi kansere karşı doğal ilaç olarak uyguluyor ve kanserli hastalarına patates kürleri yaptırıyor.

Dikkat !!
Patates nişastalı bir besindir ve sıcakken özellikle nişasta çok kolay şekere dönüşür ve kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olur. Bu yüzden özellikle sıcak patates ve bunun ile yapılmış yemekleri diyabet hastası olanların ve zayıflamak isteyenlerin tüketmeleri oldukça sakıncalıdır.

TÜRLERİ
• Adora, Agata, Agria, Anna, Carlita, Cosmos, Cycloon, Fabula, Felsina, Fianna, Granola, Hermes, Impala, Jaerla, Konsul, Lady Olympia, Lady Rosetta, Latona, Marabel, Maranca, Marfona, Mondial, Morene, Panda, Provento, Ranger Russet, Remarka, Resy, Russet Burbank, Sante, Satina, Shepody, Slaney, Solide, Tomensa, Van Gogh, Velox, Victoria

Kabuğuyla haşlanmış 100 gr. patatesin içerdiği Besin Değerleri
Enerji: 71,2 kal... Su: 79,2 g... Protein: 2 g... Cho: 14,8 g... Yağ: 0,1 g... Vit c: 17 mg... Demir: 0,4 mg (ki oldukça az bir miktar patates kaynağı olarak gösterilemez)... Kalsiyum: 6 mg (oldukça az)... B1:0.1 mg... B2: 0 mg... B6: 0.3 mg... Lif: 2,3 g (çok az kaynak olarak gösterilemez)... Potasyum: 411 mg (patates genel kaynak olarak gösterilebilir)

ÇOK YARARLI...
Patatesin besleyiciliği hakkında spekülasyonlar çok. Fazla kilolu olan kişilere ''patates çuvalı gibisin'' denmesi basit bir benzetmeden kaynaklanmıyor. Bu sözlerde patatesin şişmanlattığı iması da yer alıyor. Oysa patates hiç yağ içermez. Orta boy haşlanmış ya da fırında pişirilmiş bir patates sadece 100 kalori verir. Bir C vitamini ve B6 vitamini deposudur. Demir de içerir.
Portakal ve domates kadar olmasa da patates elma, armut ve ayvadan daha fazla C vitamini içerir. Her gün 200-300 gram büyüklüğünde bir patates yenmesi halinde, vücudun günlük C vitamini ihtiyacı rahatlıkla karşılanabilir.
Son yapılan çalışmalarda patatesin bir nitrik asit ve çinko deposu olduğu da gösterildi. Dolayısıyla özellikle ishal veya mide-barsak sistemi bozukluklarında değerli bir diyet.
Patates ağırlıklı beslenenlerde beyin kanaması sıklığının %6 oranında azaldığı, akciğer kapasitesinin ise anlamlı artış gösterdiği bildirilmiş. Patatesin bayanlarda göğüs kanseri riskini azalttığına da inanılıyor.
Nadiren allerjik bazı reaksiyonlara yol açtığı da söyleniyor. Ciltte döküntü, kaşıntı gözlenebiliyor.

ÇOK BESLEYİCİ...
İçinde; su, karbonhidratlar, potasyum, magnezyum, fosfor, demir, bakır, sodyum, alüminyum, manganez, çinko, nikel ve kalsiyum gibi mineraller, B, B1, B2, B6, K, PP vitaminleri bulunan patates çok zengin bir besindir.
100 gr.lık patates yumrusu; normal bir insanın gereksinim duyduğu günlük proteinin minimum %7 sini, demirin %l0 unu, C vitamininin %20-50 sini, B1 vitamininin %10 unu ve enerjinin %3 ünü karşılamaktadır.
Bu değerler, patatesin beslenmedeki yerini ve önemini açık olarak göstermektedir.
İçinde çok sayıda mineral ve vitamin bulunduğundan, organizmanın mineral ve vitamin gereksinimini karşılar. Yapısında bulunan B vitamini bileşikleri sinir sistemini düzene sokar. Enerji verir, beden işçileri patates sayesinde daha az yorgunluk duyarlar.
Çiğ patates suyu içilirse bütün bu faydalı vitaminlerden istifade edilmiş olur.
Çiğ patates suyu karın ağrılarını dindirir, mide ekşimesini önler, safra kesesi taşını düşürür. Karaciğer şişkinliğini iyileştirir, iltihabı giderir, kansere karşı korur.

İLAÇ NİYETİNE !
• Karaciğer yetersizliği ve safra kesesi taşında; öğle ve akşam yemeklerinden evvel bir fincan patates suyuna bir miktar limon sıkılarak içilirse faydalıdır.
• Kabuğu soyulmuş patates suyundan sabahları aç karnına bir çay bardağı içilir, bir ay kadar devam edilirse çeşitli mide rahatsızlıklarında faydalı olur.
• Yüksek tansiyonda ve damar sertliğinde; üç bardak suya 30 gr. patates kabuğuyla beraber ince ince doğranır, 30 dakika kaynatılır, süzülür, günde 2 bardak içilir. Bir müddet devam edilmelidir. Bu su aynı zamanda bol idrar söktürür, taş ve kum dökmeyi sağlar, safra akışını kolaylaştırır, bağırsak kurtlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Radyasyon ve kimyasal artıklara karşı kanı zehirlerden temizler, hücreleri yeniler.
• Albümin hastaları bol bol haşlanmış patates yerlerse şifasını görürler.
• Ülserde patates kabukları ile ezilir, püre hâline getirilir, bir miktar saf zeytinyağı ile karıştırılır, yemeklerden önce 2 veya 3 kaşık yenir.
• Aç karnına günde 1 veya 2 çay bardağı patates suyu içildiğinde ülseri tedavi eder. Bir müddet devam edilmelidir.

TÜRKİYE'DE PATATES ÜRETİMİ
Türkiye’de son yıllarda kaliteli tohumluk kullanımı ve üretim tekniklerinin iyileştirilmesi sonucunda artan verime bağlı olarak patates üretimi de gelişme göstermiştir.
Halen ortalama 200 bin hektar alanda patates tarımı yapılmakta olup, yıllık üretim miktarı 5 milyon ton civarındadır. Bir dekardan elde edilen ürün miktarı ortalama 2.500 Kg. dır.

TÜRKİYE'DE BAŞLICA ÜRETİM BÖLGELERİ
En fazla ekimi yapılan bölgeler; Orta Anadolu, Karadeniz, Ege ve Kuzey Doğu Anadolu bölgeleridir.
En fazla üretim yapılan iller ise; Niğde, Nevşehir, İzmir, Bolu, Afyon, Trabzon, Konya, Erzurum ve Ordu’dur.
Bu illerin; ekim alanı bakımından toplamı, Türkiye’nin toplam patates ekim alanının %59,5’inin oluştururken, bu illerin toplam üretimi ise; Türkiye’nin toplam patates üretiminin %68,8’ini oluşturur.
Verimin en düşük olduğu ilimiz hektara 2 ton ile Siirt’tir
Türkiye’nin 1994 ile 2001 yılları arasında patates ihracatını incelediğimizde; 1994 yılında 36 milyon
dolar olan ihracatımızın, 1997 yılında 47 milyon dolara yükseldiği, 1998-99 yıllarında da 14 milyon dolar civarına düştüğü görülmektedir. Bu iniş çıkışlara rağmen Türkiye’nin son on yılda en fazla ihraç ettiği ürünler incelendiğinde patatesin ilk 10 ürün arasında yer aldığı görülmektedir.
Bir şekilde ülkemize giren tohumluk patatesler genetik yapının bozularak düşük kaliteli patates üretiminin gerçekleşmesine sebep olmuştur 2001 yılında tohum ithalatında patates ilk sırayı almıştır. Daha sonraki yıllarda menşei belli olmayan tohumlukların ülkeye girişinin sınırlanması patates ithalatını önemli ölçüde düşürmüş, 2001 yılında yalnızca 821 bin dolar civarında patates ithalatı gerçekleşmiştir.

DÜNYADA PATATES ÜRETİMİ
Dünyada toplam 19 milyon hektar alanda patates ekimi yapılmaktadır.
Toplam dünya üretimi 308 milyon ton, ortalama dekara verim ise 1600 Kg. dır Patates üretiminde Dünyada önde gelen ülkeler sırasıyla; Çin, Rusya, Hindistan, Polonya, ABD ve Almanya olurken, hektara verimin en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla ABD, Almanya, Türkiye, Hindistan, Polonya, Çin ve Rusya’dır.

Nasıl Satın Alacaksınız?
• Patates alırken yeşillenmemiş, yarık ve çatlakları olmayanların tercih edilmesi, çürüklerin ve filizlerin olmamasına dikkat edilmesi gerekir.
• Patatesin iki cinsi vardır. Birinci cinsin eti sarıdır, ikincisinin ise eti yeşile çalar. Eti yeşile çalan patates Avrupa’da hayvan yemi olarak kullanılır, satın almayınız.
• Makbul patates eti taze iken beyaz, bekletilmemiş iken san olan patatestir.
• Patatesin kabuğunu tırnağınızla kazıyın, kabuğu hafifçe kaldırın. İçi sarıysa düşünmeden satın alın. Hem lezzetli hem daha dayanıklıdır.

Nasıl Yiyeceksiniz?
• Patatesi çok iyi yıkayın. Zira toprak altında yetişir, kirli ve mikroplu sularla haşır neşir olur.
Tüm vitamin ve minerallerin büyük bir kısmı patatesin kabuğunda toplanmıştır. İyice yıkadıktan sonra, bir süre, içine sirke konmuş suda bekletirseniz bu değerli sebze tüm mikroplardan arınmış olur. İşte o zaman, kabuğuyla birlikte tüketmenizde büyük fayda vardır.
• Eskiler patatesi mangal, ocak ya da tandırlarda külün altına gömer, kabuğuyla birlikte yerlerdi. Ancak günümüzde patatesi soyarak tüketmek adet olmuştur. Bu takdirde suyun içinde soyulmuş patatesi fazla bekletmeyin. Minerallerin bir kısmı eriyip suya karışır.

Patates (Hünerlopedi)

Patates Kızartması ile ilgili bilgiler;
• Genellikle patates kızartırken bütün daireyi, hatta bütün apartmanı yağ kokusu kaplar. Bu kokuyu önlemek isterseniz tavanın içine bir dal maydanoz atın.
• Harlı ateş yağın en büyük düşmanıdır. Yapısını değiştirir, mideye zararlı hale getirir. Doğradığınız patatesleri çok kızgın bir yağ içine değil, normal yanmış yağın içine koyun. Yani yağ tavada cızırdayıp yanık kokusu çıkarmadan patatesleri içine atın.
• Patatesler biraz kızarınca çıkarın, bir tabağa alın. Birkaç dakika bekletin sonra yeniden yağa koyun. Bu sırada ince doğranmış bir diş sarımsak da eklerseniz kızartmanız daha lezzetli olur.
• Patates kızartmasında kullandığınız yağı yeniden kullanmak istiyorsanız içine bir havucu rendeleyerek koyun ve onu böyle bekletin. Rendelenmiş havuç kızarmış bir yağın zararlarını ortadan kaldırır.
• Patatesin bazı türleri pişerken siyahlaşır. Kar gibi beyaz olmasını istiyorsanız patatesi haşlarken ya da pişirirken tencereye bir çorba kaşığı sirke koyun. Sirkenin ekşimsi bir tat vereceği şeklinde bir endişeniz olmasın.
• Patatesi bir iğneyle uzunlamasına bir kaç yerden delerseniz daha çabuk piştiğini göreceksiniz.

Nasıl Saklıyacaksınız?
• Patates aydınlıkta yeşillenir, çimlenir. Bu nedenle serin, kuru ve ışıksız bir dolapta saklanmalıdır. Yapısında bulunan B1 ve K vitaminleri ışığa ve oksijene karşı duyarlıdır.
• Patatesin çeşitli kaliteleri var. En dayanıklısını şöyle anlayabilirsiniz. Bir kaç patatesi kaynayan suya atın ve suyun içine bir çorba kaşığı sirke koyun. Kaynama sırasında patatesler beyazsa dayanıklıdır. Rengi siyaha çalıyorsa dayanıksızdır. Eğer toptan almışsanız, bu tür dayanıksız patatesi bir an önce tüketmeye bakın, aksi takdirde filizlenir.

Patates ve Hormon !
• Şekilsiz ve yumruları birbirine yapışıktır. Patateste aşırı gübre ve hormon kullanılırsa içinde kararmalar görülür.

Dikkat !
• Kış aylarında stoklanan patates, havalar ısındığında, uygun nem ve ışık bulunca çimlenmeye başlar. Patateste çimlenmeyle ortaya çıkan yeşilimsi tabaka, insan sağlığı için son derece zararlıdır. Bu yeşillenmeyle birlikte ‘Solanin’ adı verilen toksin madde ortaya çıkar. Solanin içeren patatesin tüketilmesi de besin zehirlenmesine neden olur. Baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı ile ishal gibi belirtiler görülebilir.

Kaynaklar;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Patates
Dr. Serdar GÜNAYDIN - 23 Şubat 2000 (Hürriyet Agora-Köşe Yazısı)

Tüm bilgiler ve görseller internetten alıntıdır...

0 yorum:

Yorum Gönder