Yazıyı yazmaya başladığımda ilk aklıma gelen çok uzun zamandır sadece yemek tarifleri yayınladığım oldu. Yaz tatilinden bu güne hiç gezi yazısı yazmamışım, bu da demek oluyorki uzun zamandır bir yerlere gitmemişiz :(
Bayramdan önceki hafta, günü birlik bir Abant gezimiz var ama o da yazı haline gelmemiş, sadece sitenin kış imajı adına bir banner olarak hizmet vermiş bize:) Son zamanlarda en çok evde olmayı, dostlarımızı, akrabalarımızı ağırlamayı, yeni tarifler denemeyi ve tattırmayı sever oldum.
Yılbaşı akşamı içinde buna benzer planlarım vardı, eşimin doğum gününde hayallerimdeki sofrayı kuramadığım için, açığı kapatmak istiyordum biraz:) Arkadaşlarımızı çağırıp bol bol yiyip içip oyun oynayacağımız bir gece düşüncesi içindeydim. Ama yılbaşına bir kaç gün kala bu düşüncemi açtığımda, başta eşim olmak üzere, herkes "yeter artık hep ev hep ev, hemde sen çok yorgunsun, dinlenmen lazım" dedi. "E, bir yerlere gidelim o zaman" denildi. Yarım gün kadar beyin fırtınası yapıldı ve sonunda gidilecek yer belirlendi; Rüya Balayı mekanı ve bence yurdumun en gidilesi yeri Lale Lodge.
-"Bu mevsimde ne işiniz var Alaçatıda?
-"Ay, donacaksınız, deniz yok, bişey yok sıkıcı olmazmı?
-"Bari kar olan bir yere gidinde, kış tatilinin bir anlamı olsun" şeklinde ki uyarılara rağmen, biz Alaçatı ya gittik. Ve inanılmaz mutlu, huzurlu, dinlenmiş sanki aylardır tatil yapıyormuş da artık sıkılıp dönmüşcesine bir ruh hali ile döndük.
Lale Lodge insanda, sanki uzak bir yerde yaşayan akrabalarınızı ziyarete gitmişsiniz, size evlerinin en güzel odasını vermişler, elinizi sıcak sudan soğuk suya sokturmamışlar gibi bir his yaratıyor. Kelimenin tam anlamı ile ev sıcaklığında ama çok konforlu bir tatil yaşıyorsunuz.
Alaçatı ise zaten mevsimsiz bir yer, her mevsimde her haliyle bir başka güzel. Ben açıkçası bu mevsimde daha bir keyif aldım, yazın ister istemez bir yorgunluk oluyor, plaja git, bütün gün denize gir, gel, duş al, yemeğe çık. Ne kadar keyifli şeyler de olsa yinede bir yorgunluk oluyor. Ama bu mevsimde deyim yerinde ise hücrelerime kadar dinlendim. Uzun uzun şölen gibi kahvaltılar yaptık, arkasından şömine ve gazete keyfi... Sahilde ve Alaçatı sokaklarında yürüyüşler yaptık, fotoğraflar çektik.
Akşamları Hakan bey, kızı Aleyna ve diğer konuklar ile birlikte dvd keyfi yaptık, Uno oynadık. Aleyna İtalyada yaşıyor ve hiç Türkçe bilmiyor ama biz onunla dostluğun dili olan tarzanca ile anlaştık:) Bir İtalyan oyunu olan Uno'yu bildiği için bizimle birlikte o da oynadı ve hem o hemde biz çok keyif aldık, bu güne kadar tanıdığım en kibar, en tatlı ve en zengin gönüllü çocuk Aleyna. İnanılmaz paylaşımcı ve sevgi dolu. Birlikte kurabiye yaptık, oyunlar oynadık ve hatta elli kollu sohbet ettik:)
Hakan bey'in annesi Belkıs Abla ve babası Muhittin Bey, bizlere inanılmaz güzel bir yılbaşı hazırladılar, az önce dediğim gibi evlerine gelen misafirlere hazırlanır gibi heyecanla ve severek yaptılar her şeyi. Belkıs abla (teyze demeye dilim varmıyor:) tam on iki çeşit meze, tavuklu börek ve arnavut ciğeri yapmıştı.
İlk fotoğraf; turp otu filizi, çiğken görüntüsü rokayı andırıyor. Kaynar suda haşlayıp, üzerine zeytinyağ, limon, sarımsak ekleniyor. Çok farklı, ekşimsi ve hafif pütürlü bir tadı var. İkinci fotoğraf ise Brokoli Salatası.
Zeytinyağlı barbunya, yoğurtlu havuç salatası ve benim annemin yaptığı şekilde olduğu için çok sevdiğim :), bol bol yediğim nefis mücver.
Çeşitlerin hepsi birbirinden güzeldi ama patates salatası gerçekten çok farklı ve özeldi. Yoğurtlu, mayonezli olduğunu tahmin ettiğim bir sosu ve içinde karidesler vardı. (Hemen ertesi gün yola çıktığımız için, tarifini istemeyi unuttum, ama süper bir lezzetti.)
Zeytinyağlı biber dolması; fotoğrafta sanki normal boyutlarda gibi çıkmış ama aslında ceviz büyüklüğünde idiler :) Görüntüleri çok şirin, tadı ise nefisti.
Muhittin bey de kendi elleriyle levrek pişirdi şömine de. Nasıl bir hokus pokus yaptı ise bir gram koku olmadı salonda. Gecenin ilerleyen saatlerinde oynamaktan bir miktar yer açılan mideme işkembe çorbası ile müthiş bir final de yaptırdım ve bir kez daha yeme kapasiteme herkesi hayran bıraktırdım:) İşkembe çorbası o kadar güzeldiki, gelirken yanımda bir kavanoz getirdim ve şu anda yazıyı yazarken bir yandan içiyorum ve hala oradaymış gibi hissediyorum:)
Tatlı Büfesi için; Belkıs abla, fırında kabak tatlısı ve damla sakızlı muhallebi yapmıştı. Bende pasta ve süslü kurabiyeler yaptım. Çok cici bir tatlı menumuz oldu.
Yılbaşı gecesi için benim hazırladığım pasta. Her zaman yaptığım ve çok sevdiğim Çikolatalı Pasta'nın pandispanyası ile yaptım, arasına da hazır pasta kreması ve irice parçaladığım bitter çikolata koydum. Kendi mutfağım olmadığı için bazı zorluklar yaşadım ama yinede güzel bir pasta oldu. Pastadan bahsetmişken Sevgi'den bahsetmemek olmaz:) Sevgi için otelin bel kemiği, temel direği diyebiliriz. Bütün oteli sanki kendi eviymiş gibi çekip çeviriyor, herşeye koştuğu yetmiyormuş gibi birde kahvaltı için nefis reçeller yapıyor, hele vişne reçeli ahhh ahh:)
Pastayı yaparken, bazı aksilikler oldu, keki 2 ölçü hazırladığım için fırının içine taştı mesela:( ama bir yardımcı ile birlikte pasta yapmak ne kolaymış, ben yumurtaları çırpıyorum, arkamı dönüyorum, çikolatalar eritilmiş, bir bakıyorum un, kakao vs. karıştırılmış kabın içinde bekliyor:) Fırına taşan kek hoop temizlenmiş. Sevgicim, burdan bir kez daha hakkını helal et diyorum, güya ben pasta yaptım ama asıl sen yoruldun.
Aslında amacım tatil yazısı yazmak değildi, bir yemek blogum olması ve komşu blogları gezerken tatil yazılarında bile en çok yemek ve sofra fotoğrafları görmekten hoşlandığım için, "gezdiğin gördüğün senin olsun, yediğini içtiğini anlat" :) mantığı ile sadece yılbaşı gecesi için Belkıs ablanın hazırladığı muhteşem yiyeceklerden bahsetmekti niyetim ama işte oturunca klavyenin başına yazdıkça yazasım geldi:) Kısacası bu tatil, çok ama çok dinlendiğim, eğlendiğim yeni dostluklar edindiğim nefis bir tatil oldu. Ayrılırken hepimiz çok zorlandık, hele Belkıs abla'nın bizi kapıya kadar yolcu edip, arkamızdan ağlaması hepimizi çok duygulandırdı. Ahmed'in söylediği gibi, normalde bir otelden ayrılırken, "Mini bar'dan içtiğiniz bir suyunuz vardı, onuda ekleyelim" cümlesi ile gönderilmeye ! alışkın olduğumuzdan bu uğurlanma bize çok anlamlı geldi.
Her şey çok güzeldi çok, iyiki bir günlüğüm var, böylelikle hem anılarımı ölümsüzleştirip, hemde sizlerle paylaşıyorum. Bu yazı ile; 2008'in hepimiz için çok sağlıklı ve huzurlu bir yıl olmasını diliyorum...
0 yorum:
Yorum Gönder