HERKES GİDER MERSİN'E, BİZ GİDERİZ TERSİNE :)
Son zamanlarda yaptığımız tatiller, işte tam da bu atasözünü haklı çıkarıyor :)
Geçen yıl; "yılbaşı tatili için Alaçatı'ya gidiyoruz" dediğimizde de herkesin ağzından çıkan ilk söz; "Kış günü? Eminmisiniz?" olmuştu ve biz bütün olumsuz sözlere kulağımızı kapatıp, abartısız hayatımızın en huzurlu ve dinlendirici tatilini geçirmiştik.
Geçen hafta arkadaşlar arayıp; "hafta sonu Uludağ'a gidelim mi?" dediğinde, bu konuda çok güzel deneyimlerimiz olmasına karşın yine çekimser kaldık; "Temmuz ayı ve Uludağ, nasıl olurdu ki acaba?"...
Çok kısa bir düşünme evresi ve "aslında başka bir yere gitsek, hem denize de gireriz" şeklindeki öneriler karşı tarafta itibar görmeyince :) "tamam" dedik. İyiki de demişiz.
Bir kez daha farklı zaman, farklı mekan tatilinin güzelliğini yaşamış olduk.
Temmuz ayı, Uludağ'a gitmek için gerçekten en doğru zamanmış inanın.
Hatta bence Uludağ uzun zamandır gerçek kayak sever hatta kar sevenlerin bile tercih etmemesi gereken bir yer. Özellikle hafta sonları, mangal dumanından göz gözü görmeyen, sonradan görme sosyetik bayanların, renkli kar giysilerini sergilediği, insanların kayak yapmak yerine, fincanı 10 liradan buz gibi kahveler içtiği bir yer... Ben kış mevsiminde de gerçekten temiz hava almak ve kar görmek istersem, Uludağ son tercihim bile değil.
Bu hafta sonu ise, Uludağ'da, kelimenin tam anlamı ile ruhumuz dinlendi, huzur buldu. İnanılmaz güzel bir sessizlik vardı. Havanın temizliğinden, bol oksijenden, zaman zaman başımıza ağrı girdi. (Bunu şikayet anlamında söylemiyorum, mutluluk veren bir ağrı bence:)
Sabah kuş sesleri ile uyanmak, telesiyej ile ağır ağır zirveye çıkmak, derin derin nefes alarak ciğerlerimizi temizlemek, zirvede kaynak suyu ile yapılmış enfes çayı yudumlamak ve sessizliği bozmamak adına kendi aramızda bile fısıltı ile konuşmak çok güzeldi :)
İstanbul'un yılın en sıcak saatlerini yaşadığı gün, üzerimize bir şal istemek ise ayrı bir keyif...
Sözün özü yaz günü Uludağ'a gidilir mi? Kesinlikle evet !
Uludağ'a gitmeden önceki durağımız Cumalıkızık oldu. Eşimin daha önce fotoğraf gezisi nedeniyle geldiği ve çok beğendiği bu köyü, buralara kadar gelip, görmeden gitmek olmaz dedik. Cumalıkızık; bir kaç sokaktan oluşan minicik bir köy. Biraz Safranbolu ve Mudurnu'yu andırıyor. Köy de çekilen bir dizi film, burayı ünlü bir yer ! haline getirmiş :) İnsanlar, filmdeki karakterlerin yaşadığı evleri, çalıştığı okulu görmek için akın akın buraya gelir olmuşlar. Benim fikrim ise yaşanan bu kalabalığın köyün dokusunu bozmuş olması.
Köy halkı (haklı olarak) bu ziyaretleri, turizm gelirine dönüştürmüş. Tüm evlerin önünde tezgahlar açılmış, yiyecekler, el yapımı ürünler satılıyor. Evlerin, avluların kapıları açık, hepsinde bir çay bahçesi görünümü var. İstediğiniz evin bahçesine girip, çay içip, gözleme yiyebiliyorsunuz. Bu sırada evin sahibi ile sohbet edip, erişte kesmesini de izleyebiliyorsunuz :) Bu durum benim çok hoşuma gitti mi? diye sorarsanız yanıtım; hayır :( Çünkü ben kendimi tarihi bir köy de değil, Mısır çarşısı gibi, otantik bir şekilde dekore edilmiş, insanların otantik kostümler giydiği bir alışveriş merkezinde hissettim. Ürün satışlarının sadece pazar da yapıldığı, bir bölümün çay bahçesi olarak düzenlendiği ve kapıların kapalı, evlerin kendine has mahremiyetlerinin olduğu bir köy benim çok daha hoşuma giderdi.
Her ne kadar köylerini, evlerini bir turizm merkezi haline getirseler de, Anadolu insanının sıcaklığını, cana yakınlığını, misafirperverliğini asla kaybetmemişler. Evinde çay içtiğimiz hanım, mutfağın camına asarak kuruttuğu kekikleri alıp, yalvar yakar para ödediğimiz için bizden özür diledi mesela :) "Ay böylede olmuyo ya, kekikten de para alıyoz, ay kusura bakmayın yaa" :) ...
Rengarenk tezgahlar gerçekten çok göz alıcı idi. Envai çeşit reçel, turşu ve erişte vardı. Özellikle, ıspanaklı ve domatesli eriştelere bayıldım, tablo gibiydiler. Dalından yeni toplanmış, böğürtlen, kızılcık, frenk üzümü ve şeftaliler de enfesti.
Ekmeklere bayıldım ! Nasıl da taze ve çıtır çıtır duruyorlar değil mi? Özellikle cevizli ekmek inanılmaz duruyordu ama biz az önce iskender olayını abarttığımız için :) sadece tablo gibi izlemek ile yetindik.
Sonuç; Cumalıkızık'a gidilirmi ? Eğer Bursa'ya gitmişseniz ve bir çay molası verecek vaktiniz var ise; evet...
Benzer Yazılar;
0 yorum:
Yorum Gönder