Banner 468 x 60px

 

31 Mart 2008 Pazartesi

Mumbar Dolması

0 yorum
Mumbar Dolması

KİLİS MUTFAĞINDAN SUCUK HAMRA...
Mumbar Dolmasını, yıllar önce bu konuda çok iddialı bir restoranda yemiştim ama haşlanmış olarak servis edildiği için damak tadıma hiç uygun gelmemişti.
Aynı şekilde içli köfte ile ilk tanışmamda suda haşlanmış hali ile olduğundan yıllarca ağzıma sürmemiştim. Ne zamanki evlenip, kayınvalidemin ve Siret yengenin çıtır çıtır kızarmış İçli Köfte'si ile tanıştım, o zaman içli köftesiz geçen yıllarıma çok üzüldüm :)
Mumbar dolması da aynı içli köfte gibi kızartıldığında bambaşka oluyor bana göre.
Yapılışı daha doğrusu temizlenmesi oldukça zahmetli olan bu yemeği, artık evde de yapmak çok kolaylaşmış. Büyük marketlerde yada kasaplarda, temizlenmiş işkembe gibi, mumbar da bulunuyormuş.
Mumbarın tarifi; Siret yengenin kızkardeşi sevgili Zülal'den. Zülal şekerimin aynı zamanda Bakırköy'de kendi el emeği yiyecekleri sattığı "Zülal'in Yeri" adında bir cafe'si var. Mumbar dolması da yaptığı diğer tüm çeşitler gibi onun spesiyali haline gelmiş ve çok da istek alıyormuş.
Tarifi; temizlenme aşamalarıda dahil olmak üzere aynı Zülal'in anlattığı şekilde yazıyorum, sizler temizlenmiş olarak mumbar alırsanız, bu aşamayı geçip, direk yapılış aşamalarını uygulayabilirsiniz.

Malzemeler

İç Harcı (2 Adet Koyun Mumbarı için);
  • 2 Su Bardağı Pirinç
  • 3 Adet (Orta Boy) Soğan
  • 250 Gr. Orta Yağlı Kıyma
  • 1 Yemek Kaşığı Domates Salçası
  • 1 Yemek Kaşığı Biber Salçası
  • Tuz ve Karabiber

Mumbarın Temizlenmesi;

  • Mumbarın bir ucu musluğa tutularak, ilk önce kaba pisliğinden arındırılır. Bir kebap şişi (veya normal örgü şişi olabilir) yardımı ile mumbar "ters-yüz" edilir.
  • Mumbar, kesme tahtasının üzerine konur, bıçağın tersi ile üzeri kazınarak iyice temizlenir. Bu işlem sırasında sık sık suya tutulur ve kazınan ince pislikler yıkanır.
  • Mumbarlar, bir kaba konur ve tuz ile 2-3 dk. ovulur.
  • Son olarak mumbarlar, soğuk su ile iyice durulanır, bu işlem 2-3 kez tekrar edilir.

İç Harcının Hazırlanması;

  • Soğanlar minik minik doğranır, pirinçler yıkanır ve kıyma, salçalar, tuz karabiber eklenerek yoğrulur. (Malzemelerin sadece karışması yeterlidir, köfte harcı gibi özleşmesine gerek yok)

Yapılışı

  • 2 adet soğan ve yarım limon irice doğranır, mumbarlar ile birlikte bir kaba konur ve 2-3 dk. boyunca iyice ovulur. Soğuk su ile durulanır.
  • Son olarak bir miktar tuz ile 1-2 dk. ovulur ve durulanır.
  • Yine bir şiş yardımı ile, yağlı tarafı içe gelecek şekilde, "ters-yüz" edilir. Bu işlem, musluğun altında yapılırsa daha kolay olur. Ters-yüz edildikten sonra bir kaç kez durulanır ve bir kevgirde suyu süzülene kadar bekletilir.
  • Mumbarın bir ucu hafifçe içeri kıvrılır, kabak oyacağının iç kısmına harç konur ve mumbarın içi çok sıkı olmayacak ve arada boşluklar bırakacak şekilde doldurulur. (Çok sıkı doldurulursa pişerken patlar)
  • Doldurma işlemi bitince, iki ucu birleştirilerek iple bağlanır.
  • Mumbarlar bir tencereye konur ve üzerini 3cm. geçecek kadar su eklenir. Bir şiş yada çatal yardımı ile üzerine delikler açılır. Kaynadıktan sonra, altı kısılarak, ağır ateşte pirinçler yumuşayıncaya kadar pişirilir.
  • Mumbarlar pişerken, sürekli kontrol edilmeli ve su seviyesi eksildikçe, kaynar su eklenmelidir. Ayrıca pirinçler şiştikçe zaman zaman mumbarlarda çatal ile yeni delikler açılmalıdır. (Düdüklü tencerede pişirilecekse, önceden bol bol delinmelidir.)
  • Piştikten sonra bir kevgire alınır ve suyu süzdürülür. (Bu şekilde buzlukta uzun süre saklanabilir)
  • Servis edileceği zaman, zeytinyağında kızartılmalı ve mutlaka sıcak servis edilmelidir.

Devamını Oku...

28 Mart 2008 Cuma

Hünerli Bayanlar 1 yaşında !

0 yorum
Hünerli Bayanlar 1 Yaşında

Bu başlık ile bir yazı yazdığıma, zamanın bu kadar nasıl hızla akıp gittiğine hala inanamıyorum. Sanki daha dün gibi...
Bu günlerde pek çok blog dostumunda benzer yazılar yazdığını görüyorum. Demek oluyorki, içinde olduğumuz bu güzel dünyada hemen hemen aynı yaşlarda blog çocukları var :)

Neden mi böyle söylüyorum, çünkü sizi bilmem ama ben blogumu çocuğum gibi görüyorum, onu temizliyorum, süslüyorum, güzel ve doğru türkçe kullanmasını istiyorum, çevresine saygılı, sevgi dolu olmasını, kavgadan, bilerek kalp kırmaktan kaçınmasını öğütlüyorum. Tüm bilgilerini, öğrendiklerini herkesle paylaşmasını, her zaman yeni bilgilere ve eğitime açık olmasını, kendini sürekli geliştirmesi gerektiğini söylüyorum.

Blog maceram nasılmı başladı?
- Henüz üç aylık evli ve mutfak konusunda annesine yardım etme seviyesinde biriyken, bir gün google'a "mor lahanayı nasıl pembe yaparım?" diye yazdım. Karşıma hepinizin tahmin edeceği gibi, en çok bilinen iki site olan, Portakal Ağacı ve Devletşah çıktı. Ben istediğim bilgiye ulaşmıştım ulaşmasına ama yepyeni harika bir dünya ile tanışmıştım. Her ikisininde sayfalarını günlerce okudum, ve Devletşah'ın bir yazısına yorum bıraktım. Sonra o meşhur Doğum Günü Sofrası... Devletşah doğum gününü yayınladığında, bütün gün ana haber bültenlerine çıkmış gibi bir hava ile dolaştım ortalıkta :) Ne kadar büyük bir keyifti bu Allahım !
Bir ay kadar onlarca yemek blogunu hayran hayran dolaştıktan ve bitmez tükenmez sorularımla Devletşah'ı bunalttıktan sonra (ki her soruma büyük bir sabırla ve uzun uzun yanit vermiştir, sağolsun), bir gün, elticik ile birlikte hadi blog yapıyoruz dedik. Ben mutfakta çok acemiydim ama öğrenmeye açıktım birde ailede birbirinden hünerli bayan vardı, annem, kayınvalidem ve yengelerin tarifleri ve zengin Kilis mutfağı bilgileri bu blogu oluşturmaya yeter de artardı bile. Hemen tarif defterimi açtık ve fotoğrafıda olan tariflerden bir kaç tane ekledik. Yarım saat sonra yorumlar gelmeye başladı, hala o günkü şaşkınlığımızı bir dakika önceymiş kadar net hatırlıyorum.

Bu bir yıl çok çabuk geçti ama çok dolu dolu geçti. Beni mutfak, yemek ve sofra kültürü anlamında inanılmaz geliştirdi, bu konular açıldığında rahatlıkla konuşabilme imkanı sağladı. Örneğin; konusunda bir ilk olan, harika dergi; Yemek.Name'nin yazar kadrosunda olduğıma hala inanamıyorum. Bir şeyler yapabiliyorum demekki diyorum ve ayrıca ne mutlu bana ki blogum sayesinde birbirinden güzel anılar biriktirdim.

Sanal dünyadan çıkıp gerçeğe dönüşen, aynı ortak zevklere sahip, muhteşem dostluklar kurdum. Bu dostlarım ile;
Doğum günleri'ni kutladım :) Akşam yemekleri yedik. Sabah kahvaltıları yaptık. Pınar ve Yasemin şekerimin bebişleri; Can ve Sencer için hoşgeliyorsun partileri verdik. Can ağa ve Sencer paşa sayesinde, iki kez teyze oldum. Bir araya gelmek için, sürpriz bahaneler yarattık. Sürpriz doğum günleri düzenledik. Kocaman bir aile olarak bir araya geldik. Sadece mutlu günlerde değil, çok acı bir olayda da kenetlenip, blog dostumuz için güzel bir anı oluşturduk.

Sizlerde benim gibi düşünüyormusunuz bilmem ama bir yemek blogunun başarılı olmasında, doğru tariflerin yanısıra önemli bir pay da fotoğraflara ait. Ben bazen belkide tadı çok güzel olan bir tarifi fotoğrafını beğenmediğim için denemiyor yada tam tersi yapılışı zor gelse bile sırf fotoğrafının cazibesine kapılarak hemen denemek istiyorum. Bu noktada, blogum eğer başarılı ise, en büyük payın eşime ait olduğunu söylemeliyim. Eğer o, bir gün bile of demeden, yazılarımı ve tariflerimi birbirinden güzel fotoğraflar ile süslemeseydi ben bu gün büyük bir gurur ile bu yazıyı yazıyor olamazdım. Canım, çok teşekkür ediyorum sana...

Yazımı yazmaya başladığımda, her yemek yazısının üzerine yazdığım kadar kısa bir paragraf yazmayı planlamıştım. Ama görüyorumki yazdıkça yazasım geliyor. Bir şekilde konuyu bağlamam lazım :) Bir blogum olduğu için çok ama çok mutluyum ve bu güzel hobimi uzun yıllar devam ettirebilmek hayalindeyim. Umarım başarılı olurum. Bu yazıyı okuma sabrını gösteren herkesi çok ama çok seviyorum.. Kendinize iyi bakın ve iyiki varsınız.

Not: Muhteşem makaron fotoğrafı çok sevgili arkadaşımız Ahmed'in objektifinden. Bloguma zaman zaman şahane fotoğraflar ve nefis bir makarna tarifi kazandırdığı için kendisine de çok teşekkür etmek istiyorum...
Devamını Oku...

26 Mart 2008 Çarşamba

MİSSS GİBİ WAFFLE

0 yorum
Sevgili zerrinciğimden aldığım waffle tarifini size ne kadar övsem azdır,inanılmaz lezzetli yedikçe yiyesi geliyor insanın:)
Yakında midemizde waffle ağacı çıkarsa hiç şaşırmam...resmini çekip yayınlarım artık:)))
Emre her ısırık öncesi ve sonrası mııımmmm yapıyor,çok gülüyoruz:)
Bu güzel tarif için çooook teşekkür ederim misss'im.

Denemek isteyenlere tüm kalbimle tavsiye ederim nefis bir tat...
Ben kilolarımıza kilo katmamak için ölçüleri yarıya indirdim:)
Tarifin orjinalini ve diğer nefis lezzetleri görmek istersen burayı tıklamanız yeterli:)

Malzemeler:

1 su bardağı un
125 cc. süt.
1/2 çay bardağı pudra şekeri
50 Gr. tereyağı (ben margarin kullandım)
1 yumurta
1 Pk. kabartma tozu
1 tutam tuz
1 pk. vanilya(ben ekledim)


Yapılışı:

Unu,kabartma tozunu,vanilyayı karıştırıp,tuzu,pudra şekerini,yağı ve yumurtayı ekleyip tekrar karıştırıyoruz.Sütü de ilave edip en az 1 saat dinlendiriyoruz.
Kepçe yardımıyla karışımı makinamızın ortasına döküp pişiriyoruz.
Piştikten sonra servis tabağına alıp dilediğimiz şekilde süsleyip afiyetle yiyoruz.




AFİYET OLSUN...





Devamını Oku...

25 Mart 2008 Salı

İlk Şeker Hamurlu Pastam

0 yorum
İlk Şeker Hamurlu Pastam

İLK GÖZ AĞRISI :)
Fotoğrafını görmüş olduğunuz şahane güzellikteki, ince detayları göz kamaştırıcı, pürüzsüz dış kaplaması olan pasta :) benim ilk şeker hamurlu pastam.
Size ordan bakınca nasıl görünüyor bilmem ama bana "Kargaya yavrusu zümrüt-ü anka kuşu görünürmüş" misali harika görünüyor. Baktıkça bakasım geliyor :)
Üstelik bu pastamı alıp, sevgili Özlem'in ev sahipliğini yaptığı Pastakolik etkinliğine gidiyorum, eminim benim pastam oradaki birbirinden şahane sanat eseri gibi pastaları gölgede bırakıp, en beğenilen pasta olacak:)

Neyse, bu kadar şımarıklık yeter değilmi, biraz gerçekçi olalım. Pasta ilk şeker hamuru kaplamalı pastam olduğu için çok sade. Nedenlerini anlatacak olursam biraz uzun:)
Şeker hamurunu, Gülriz ve Yasemin ile birlikte bizim evde hazırladık.
Gülrizcik hazırladı daha doğrusu ben yoğurdum ve bu işin ne kadar zor olduğunu anlayıp, bir daha şeker hamuru ihtiyacım olursa hazır almaya karar verdim.
İnanılmaz yorucu ve zahmetli bir işmiş, özellikle benim gibi her işin kolayına kaçan, bilinen tüm tariflerin yalancı olanını yapan :) birine göre hiç değilmiş.
Üstelik, bekleyince sertleşen şeker hamurunu yoğurmak ve açmak da çok zormuş. Bu noktada eşimden yardım istedim, o bile zorlandı:) İkimizde bitap düşünce pastayı zar zor kaplayıp, bir miktar şeker hamurunu elimle ufalayarak kenarlarına serptim.

Yanlız bu konuda, anlatmam gereken ASIL NOKTA şu; dün gece kalan bir miktar şeker hamuru ile 6-7 adet kurabiye kaplamak istedim ve o an aklıma gelen bir fikir ile şeker hamurunu 30-40 sn. kadar mikrodalga fırında ısıttım.
Sonra da avuçlarımı yumuşak margarin ile yağlayarak yoğurdum. Yumuşacık, harika bir hamur oldu. Oynadıkça oynayasım geldi:) Keşke pastayı kaplarken de böyle yapsaymışım dedim. O zaman süslemek için dermanımda kalırdı. Bir dahaki sefere artık.
Gülrizciğin şeker hamuru tarifini de sizlere şiddetle öneririm, aradan aylar geçmesine rağmen kıvamı, lezzeti hala ilk günkü gibiydi.
Aranızda benimkine benzer anıları olan varsa, yararı olur diye paylaşmak istedim.
Devamını Oku...

21 Mart 2008 Cuma

Beş Çayı Sofrası

0 yorum
Esma'nın Sofrası

ESMA'DAN GÜN SOFRASI :)
Bende pek çok blog sahibi arkadaşım gibi, blogumun istatistiklerini düzenli olarak takip ediyorum.
Google'dan yapılan aramalarda genellikle, yayınlamakta çekindiğimiz basit tariflerin arandığını Bulgur Pilavı yazısında anlatmıştım.
Son zamanlarda blogumu ziyaret edenlerin, büyük bir çoğunluğunun, kahvaltı sofrası, beş çayı sofrası ve gün sofraları yazması dikkatimi çekti. Bende bunun üzerine, fotoğraf arşivimde yer alan ve tariflerini ayrı ayrı yayınlamayı düşündüğüm bir sofranın genel görüntüsünüde sizlerle paylaşmak istedim.
Sofra; geçtiğimiz hafta ziyaretlerine gittiğimiz arkadaşlarımızın evinden. Evin güzel sahibesi Esma, iki yaşındaki dünya tatlısı kızına rağmen inanılmaz lezzetli çeşitler hazırlamıştı.
Sofranın genel bir fotoğrafını çektikten sonra, kendim için değil tamamen sizler için :) bütün çeşitlerin tadına baktım, test ettim ve hepsine ayrı ayrı bayıldım.
Tariflerini her zaman olduğu gibi, arşivimin düzenli olması için tek tek yayınlayacağım, yani bu sofrada diğerleri gibi yayınla yayınla bitmez :) sofralardan biri olacak.
Masada görmüş olduğunuz pasta ise başlı başına bir yazı konusu, çünkü kendileri benim ilk şeker hamurlu pastam :) Bu pasta ve ayrı bir yazı ile sevgili Özlem'in Pastakolik etkinliğine katılacağım.

Esma'nın Sofrası - Kısır

Kısır'ın tarifi benim yaptığım ile aynı ve arşivimde olduğu için ayrıca yazmıyorum. Aradaki tek fark, içinde kimyon olması ve iyice yoğurarak köfte şeklini vermiş olmasıydı. Lezzeti ise; hem mercimek köftesi hemde çiğ köfte yiyormuş gibiydi. Çiğ köfte seven ama içinde çiğ et olduğundan, yemekten kaçınanlar için çok iyi bir alternatif diye düşünüyorum.

Devamını Oku...

19 Mart 2008 Çarşamba

Zeytinyağlı Kereviz

0 yorum
Zeytinyağlı Kereviz

KEREVİZ BİTMEDEN...
Ben kış mevsiminin tüm sebzelerini çok severim, helede zeytinyağlı yapılırsa. Kereviz, pırasa, ıspanak ilk aklıma gelenler. Meyvelerini sevmem ama...
Bütün kış toplasanız bir elma, iki portakal girmemiştir bünyeme :( Portakalı eşim yer bende kabuklarını rendeleyip, kek ve pasta yaparım, ne kadar sağlıklı değilmi? :(
Kış olsun yaz olsun sebzeleri zeytinyağlı, beyaz renkte ve buz gibi soğutulmuş severim. Yanında da bir dilim taze, çıtır ekmek daha ne olsun.
Zeytinyağlı kerevizi; akşam yemeği daveti'ne gelen misafirlerimiz için pişirmiştim. Bu tarz yemekler ile eşimin arası hiç iyi olmadığından, misafir geldiğinde fırsatı kaçırmayıp iki çeşit zeytinyağlı hazırlamıştım:) Kereviz, mutfakla arası iyi olan bayanların gözü kapalı yaptığı bir yemektir eminim, benim amacım yapmak isteyipte basit bir tarif arayanlar ile paylaşmak.
Üstelik, "benim kereviz ile hiç aram yok ama tadına bakayım sadece" diyen bir arkadaşımızın, tabağına üç kez aldığını düşünürsek :) arşivde yer almayı haketti diyebilirim.

Malzemeler
  • 1 Kg. Kereviz
  • 1 Çay Bardağı Zeytinyağ
  • 1 Adet Havuç (minik minik doğranmış hali ile 1/2 su bardağı)
  • 1 Adet Orta Boy Soğan
  • 1 Su Bardağı Bezelye
  • 1 Adet Limon (suyu kullanılacak)
  • 1,5 Tatlı Kaşığı Şeker
  • Tuz
  • 4-5 Dal Kereviz Yaprağı

Yapılışı

  • Öncelikle kerevizin kabuklarını soyup, iri iri yada elma dilimi şeklinde doğrayın. Bir kabın içine bir miktar su koyun ve içine yarım limon suyu sıkın. Kerevizleri doğradıkça bu suyun içine atın. (Kararmaması için)
  • Bezelyeleri ayrı bir yerde 5-6 dk. biraz yumuşayıncaya kadar haşlayın ve süzün.
  • Soğanları yarım ay şeklinde (piyazlık) ince ince doğrayın, zeytinyağ ile havuçları ekleyin ve orta ateşte soğanlar yumuşayıncaya kadar 3-4 dk. kavurun.
  • Bezelyeyi, suyunu süzdüğünüz kerevizleri soğanlı havuçlu karışıma ekleyin, beklemeden bir limon suyunu, şekeri, tuzu, yarım su bardağı suyu ve kereviz yapraklarınıda ekleyin. Çok az (malzemeler karışacak kadar) karıştırın ve kısık ateşte kerevizler yumuşayıncaya kadar pişirin.
  • Soğuduktan sonra en alta kerevizleri, üstüne bezelye, soğan ve havuçları, en üstede kereviz yapraklarını dizerek servis yapın.

NOT 1: Zeytinyağlı yemekler buzdolabında en 3-4 saat dinlenince çok daha güzel oluyor.

NOT 2: Ben tüm zeytinyağlı yemekleri, biraz tatlı sevdiğim için şekeri bol tutuyorum, siz kendi damak tadınıza göre ayarlama yapabilirsiniz.

NOT 3: Kerevizi aynı aşamaları kullanarak, limon suyu yerine bir adet portakalın suyu ilede pişirebilirsiniz, nefis oluyor. Ben bu sefer klasik usulde yaptım.

Devamını Oku...

18 Mart 2008 Salı

Zeytinyağlı Bakla Yemeği

0 yorum


Sonunda oğlum yürümeyi başardı:)))))

Uzun zamandır hiç ama hiç bu kadar mutlu olmamıştım...

Geçen hafta sonu havanın çoook güzel olmasını fırsat bilip oğlumuzu da alıp modada güzel bir yürüyüş yaptık.Eve geldik herşey yolunda hepimiz lay lay lom...

Emre su istedi ben de bardağını eline tutuşturdum...oğlum suyunu içip sehpadan tutunarak ayağa kalktı ve hiç birşey yokmuş gibi mama sandalyesine kadar yaklaşık 8 adım yürüdü ve bardağını masasına bıraktı...tabi biz şok...hiç bu kadar seri ve çabuk ağladığımı hatırlamıyorum inanın:)))

Emre tıkır tıkır sarhoş gibi 3-5 adım daha attı ve sonra yürüdüğünü fark etti ve paaat popo üstü:)))))
hayatımın en unutulmaz anlarından biri daha sanırım o andı:)))oğlumla gurur duydum:))
öyle ürkek ki yavrum bir türlü cesaret edemiyordu...şimdi çok mutlu bizde tabi:))))kendine güveni geldi...artık evi daha rahat dağıtabiliyor:))))istediği odaya istediği anda gidebiliyor:))))
çok mutluyum çoook:)))
aslında bu kadar sevinçten sonra tatlı tarifi vermem lazımdı ama bakla tarifim bayatlamadan yazayım dedim:))))
artık benim için hayat daha da zor olmaya başladı bu günlerde...çok ihmal ettim sizi ve hepinizi çok özledim inanın...hepinizin kandili mübarek olsun...

gelelim bakla tarifimize;






Zeytinyağlı Bakla Yemeğimiz İçin,

Malzemeler:

1 kg. bakla
1 çorba kaşığı un
1/2 kuru soğan
2 diş sarımsak
1 tutam dereotu
1/2 limon suyu
zeytinyağı
tuz
şeker
su

Hazırlanışı :

Zeytinyağında piyazlık kesilmiş soğanı ve sarımsağı soteleyelim.
Yıkanmış ve ayıklanmış baklamızı ilave edip üzerine 1 çorba kaşığı unu eleyerek serpiştirelim. Tuzumuzu ,limon suyunu ,şekerimizi de atıp üzerine su ilave ederek pişirelim.
Dereotu ile süsleyip arzuya göre sarımsaklı yoğurtla servis yapalım…
Afiyet olsun
Devamını Oku...

17 Mart 2008 Pazartesi

Kakaolu Mini Tart

0 yorum
Kakaolu Mini Tart

BOL SÜSLEME SEÇENEKLİ BİR TART HAMURU...
Bu tartın hamuru inanılmaz lezzetli. Kıtır kıtır bir kek yada nazik bir kurabiye yiyormuş gibi hissediyorsunuz, hatta içinde hiç çikolata olmamasına, sadece kakao olmasına rağmen, bana çikolata yiyormuş hissi verdi. Çok değişik hisler yaşatan bir hamur kendisi :)
Hamuru benim yaptığım gibi mini tart kalıplarına döşeyip, üzerini istediğiniz bir malzeme ile; evde hazırlayacağınız bir krema, muzlu, vanilyalı puding yada istediğiniz bir cremole çeşidi ile doldurabilirsiniz.
İki su bardağı süt ile biraz koyuca pişireceğiniz beyaz yada normal çikolata sos da nefis oluyor. Ben bir kez, çikolata sos ile bir kezde cappicunolu cremole ile yaptım. Hatta aynı hamur ile bir kez de kurabiyeler yapıp, uçlarını eritilmiş çikolataya batırmayı düşünüyorum.

Malzemeler
  • 1,5 Su Bardağı Un (200 gr.)
  • 2,5 Yemek Kaşığı Toz Şeker (75 gr.)
  • 3 Yemek Kaşığı Kakao (45 gr.)
  • 2-3 Yemek Kaşığı (soğuk) Su
  • 125 Gr. Tereyağ (yada Margarin)

Yapılışı

  • Toz şeker ve oda sıcaklığında yumuşamış tereyağını yoğurun. Kakaoyu, suyu ve azar azar unu ekleyin. Biraz sertçe bir hamur yoğurun. Üzerini örterek buzdolabında yarım saat dinlendirin. (Tüm tart hamurlarının ortak püf noktası soğuk olması, hatta kalıplara yerleştirme sırasında hamurunuz ısınırsa, fırına vermeden önce bir süre daha buzdolabında bekleterek soğutun)
  • Tart kalıplarınızı, bir fırça yardımı ile tereyağ yada margarin kullanarak yağlayın. Hamuru tezgahta açarak kalıbınızın içine yayın. 180 derecede 20-25 dk. pişirin. Fırından çıkınca, kalıptan çıkararak ızgara tel üzerinde soğumasını sağlayın.
  • Hemen hemen tüm tart tariflerinde, hamurun üzerine yağlı kağıt koyup, bir avuç bakliyat serpin deniyor, kabarmaması için. Ben her zamanki üşengeçliğim ile bu işlemi yapmadım, biraz kabardı ama içini doldurabileceğim kadar bir derinliği vardı.
  • Bu ölçüde malzeme ile yaklaşık 8-10 cm. çapında 4 adet tart elde ettim.
Devamını Oku...

13 Mart 2008 Perşembe

Susamlı Kurabiye

0 yorum
Susamlı Kurabiye

TAHİN HELVASI TADINDA KURABİYE...
Kurabiyenin tarifi; annemin tarif defterinden. Geçen hafta kendi akraba gününde yapmıştı. Annem normalde kendi yaptığı hiçbir şeyi övmez, hatta sürekli kusurlar bulur, bende ona "sana iltifat etmemiz için hep böyle yapıyorsun" derim:) ama bu kurabiyeyi o kadar çok sevmişki, tarifi aldığı günden beri defalarca yapmış.
"Her gün yapasım var Müge" dedi:) Bana da blogunda mutlaka yayınla, herkes yapsın, çok sevilecek" dedi, bir yıldır ilk defa böyle bir ısrarda bulunması da size bir fikir verebilir diye düşünüyorum:)
Kurabiyenin tadı; aynı tahin helvası gibi oluyor ama helva gibi insanın içini bayıltmıyor.
İlk fırsatta aynı tariften, şekeri çıkarıp tuzlu ve mahlepli deneyeceğim, eminim antep kahkesi tadında nefis bir şey olacak, tahmin ettiğim gibi olursa sizlerle paylaşırım.

Malzemeler
  • 2 Çay Bardağı Toz Şeker
  • 1 Çay Bardağı Sıvı Yağ
  • 1 Paket (250 Gr.) Margarin yada Tereyağ
  • 1 Çay Bardağı Susam
  • 1 Çay Bardağı Mısır Nişastası
  • 1 Paket Vanilya
  • 1/2 Paket Kabartma Tozu
  • 3 Su Bardağı Un

Yapılışı

  • Susamı teflon bir tavada, kısık ateşte, rengi hafif pembeleşene kadar kavurun. Altını kapatıp, soğumaya bırakın.
  • Oda sıcaklığındaki margarin ve şekeri mikser ile 2-3 dk.çırpın.
  • Soğumuş susam, yağlı karışım ve ve diğer malzemeleri karıştırın ve yoğurun. Unun hepsini birden koymayın, azar azar ekleyin.
  • Hamurunuz, toparlanınca un eklemeyi bırakın. (yumuşak ama ele yapışmayan bir hamur olmalı) Buzdolabında yarım saat kadar dinlendirin.
  • Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, yuvarlak yada parmak şekli verin.
  • Hamur pişerken biraz yayılıyor, o nedenle tepsiye dizereken 1'er cm. aralıklar ile dizmenizi öneririm.
  • 180 derecede ön ısıtma yapılmış fırında 20-25 dk. rengi hafif turuncu olana kadar pişirin.

Devamını Oku...

10 Mart 2008 Pazartesi

Köfteli Çorba

0 yorum
Köfteli Çorba

TERBİYELİ SULU KÖFTE...
Akşam yemeği davet sofrası'ndaki yemekleri sırayla paylaşmaya devam ediyorum. Bu davet sofrasının bana en büyük yararı arşivimdeki yemek sayısını da arttırması oldu:)
Terbiyeli sulu köfte, annemin sık sık yaptığı bizimde severek yediğimiz bir ana yemek aslında. Ben bu sefer köfteleri çok küçük yapıp, çorba olarak ikram ettim.
Siz isterseniz, biraz daha büyük top köfteler ile ana yemek olarak sunabilir, bir miktar salça ekleyerek rengini kırmızı yapabilirsiniz. Hatta, patatesleri küçük küçük doğrayıp, ekleyerek daha bereketli ve doyurucu hale getirebilirsiniz.
Her şekilde çok çok lezzetli oluyor. Denemenizi öneririm.

Malzemeler
  • 300 Gr. Kıyma
  • 3 Yemek Kaşığı Köftelik Bulgur
  • 1 Adet Soğan
  • Tuz, Karabiber, Nane
  • 3 Yemek Kaşığı Un
  • 1 Lt. Su
  • 1 Orta Boy Havuç
  • 1 Çay Bardağı Sıvı Yağ
  • 1 Adet Limon Suyu
  • 1 Adet Yumurta Sarısı
  • 3-4 Dal Kereviz Yaprağı (isteğe bağlı)

Yapılışı

  • Öncelikle, soğanı rendeleyin, kıyma, bulgur, birer tutam; tuz, karabiber ve nane ile karıştırarak, yoğurun.
  • Hazırladığınız kıymalı harçtan, bezelye büyüklüğünde minik toplar yapın, bir tepsiye un koyun ve yuvarladığınız topları içine atın. 3 yemek kaşığı unu birden değil, azar azar ekleyin ve arada tepsiyi sallayarak, köftelerin una bulanmasını sağlayın. (Un; hem köftelerin birbirine yapışmamasını sağlıyor, hemde çorbadaki terbiye görevini yapıyor)
  • Bir tencereye, sıvıyağı koyun ve hafifçe kızdırın, minik minik doğradığınız havuçları ekleyin ve havuçlar çok az yumuşayana kadar kavurun (1-2 dk.) Kaynar suyu, doğranmış kereviz yaprakları ve unlu köfteleri ekleyin. Arada hafifçe karıştırarak köfteler pişene kadar, kısık ateşte kaynatın.
  • Köfteler pişince, bir kasede çırptığınız limon suyu ve yumurta sarısını çorbaya ekleyin ve tuzunu kontrol edin. 3-4 dk. daha kaynatın. (Ben bu esnada, tuz yerine 1 tatlı kaşığı tuzot koydum, siz isterseniz sadece tuz yada bir adet et suyu bulyon da kullanabilirsiniz.

NOT: Bu lezzetli çorba ile aynı zamanda, ev sahipliğini; tazecik anne, blog dünyasının neşeli yüzü sevgili Lama'nın yaptığı Ye#32 Çorbalar etkinliğinede katılıyorum. Etkinlik sayesinde, birbirinden nefis onlarca çorba tarifi edinmiş olduk, teşekkürler Lamacım.

Devamını Oku...

6 Mart 2008 Perşembe

PORTAKALLI KURABİYE

0 yorum
Portakalı oldum olası çok sevmişimdir,fakat mandalinayı yemek daha kolay olduğu için birçok kez nankörlük edip tercihimi mandalinadan yaptığım çok olmuştur :)))

Ne bereketli bir meyvedir bu portakal...çok amaçlı kullanılması benim için daha özel yapıyor dermişim bu meyveyi:))))
Yemesi içmesi dışında, hayatımda çok sevdiğim tekerlemelere de kendisi konu olmuştur...
oooooo Portakalı soydummm baş ucuma koydum diyerek bol bol sen çıktın ben kaldım yapmışımdır:))))
hain selüliti anlamakta ve anlatmakta da çok önemli bir yeri vardır hayatımda...hayatımızda:)))

Bugün bu kurabiyeyi yaparken emre uyuyordu ve evimizde deriiiin bir sessizlik hakimdi...Belki de tüm Anadolu Yakasında:))))
Birden çocukluğum aklıma geldi...abim ablam ve ben annemizin soyduğu portakalları uslu uslu yerken birden abim kabukları gözümüze gözümüze sıkmaya başlardı ve ev birden savaş alanına dönerdi...annem durun yapmayın, ev pisleniyor diyene kadar abim çoktaaaan galip gelirdi:))))
Sabırsızlıkla emremin büyümesini bekliyorum portakal savaşı yapmak için:))))
Abiciğimden öğrendiğim taktikleri oğlumun üzerinde denemek istiyorum:)))
luluşşş kötümüyüm neyim ben:))))
şimdilik bizim evde portakal sadece yemede içmede kullanılıyor anlayacağınız:)

NOT: sevgili kardeşim şimdi bu yazıyı okuyorsan abla ben neredeydim diye soracaksın kesin…sen yoktun o zamanlar hihihi…ama istersen hain planlarımı üzerinde deneyip seni yıllar öncesine götürebilirim…hihihihi..

çenem düştü... asıl konuya hemen dönüyorum...
nefissss kurabiyelerimi sizinle paylaşmak istedim...pişerken çıkan kokuları anlatmaya gerek yok sanırım...çok hafif ve lezzetli oldular.

veeee buyrun tarife;




MALZEMELER:

1 adet portakal kabuğu rendesi
2 yemek kaşığı portakal suyu
1 Adet yumurta
1,5 su bardağı pudra şekeri
100 gr. oda sıcaklığında yumuşamış margarin
1 su bardağı buğday nişastası
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2,5 su bardağı kadar un

YAPILIŞI

Margarini ve pudra şekerini iyice karıştıralım.
sonra yumurtayı ekleyip,portakalın kabuğunu ve suyunuda ekleyip karıştırmaya devam edelim.
vanilyayı, kabartma tozunu ve nişastayı da ekleyip tekrar iyice malzemeleri birbirine yedirelim.
Unumuzu eleyip yavaş yavaş hamurumuza ilave edip iyice yoğuralım.
Hamurumuzu merdaneyle 1 cm civarında açıp dilediğimiz şekillerde kesip, önceden ısıtılmış 160 derece fırında 15 dakika kadar pişirelim.

Afiyet olsun









Devamını Oku...

4 Mart 2008 Salı

Çıtır Kase içinde Et Sote

0 yorum
Çıtır Kase içinde Et Sote

ÇOK AMAÇLI CİPS HAMURU :)
Başlık bütün yazıda anlatmak istediğimin kısa bir özeti, Hafta sonu misafirlerim için, çok abartıya kaçmadan, çorba, ana yemek ve pilavdan oluşan bir menu hazırlamak istedim.
Çok fazla çeşidin olduğu sofralarda nezaketende olsa her çeşidin tadına bakıldığı için, tatlar birbirine karışır gibi gelir bana. Lezzetli ama az çeşit olan sofralardan daha çok keyif alırım. Menu için bir hafta boyunca düşündüm :) Aklımda fikirler uçuşup, sürekli yer değiştirdi. Sonunda sade bir et sote yapmaya ve yemeği farklı bir şekilde sunmaya karar verdim.
Lezzet dergisinin eki; Güzel Şeyler'de yer alan "Çıtır kase içinde sebzeli et" tarifindeki çıtır kaseyi yaptım.
Tarifte; hamurdan bir kase hazırlanmış ve yemek içine doldurularak servis edilmişti. Ben aynı ölçüler ile yedi kase yaptım.
Sonuç, beklediğimden çok daha güzeldi. İçindeki malzemeler nedeniyle, lezzetli bir hamur olacağını tahmin ediyordum ama ev yapımı bir cips elde edeceğimi hiç düşünmemiştim.
Bu tarifi kullanarak; hamuru, bir dahaki sefere incecik açıp, kalıpla keserek, fırında kızartıp cipsler yapacağım. Salatalara süs olarak kullanmak yada atıştırmak için.

HAMUR KASESİ İÇİN;

Malzemeler
  • 2 Su Bardağı Un
  • 1 Çay Bardağı Su
  • 1/2 Çay Bardağı Zeytinyağ
  • 7-8 Dal Dereotu
  • 1 Tatlı Kaşığı Toz Kırmızı Biber
  • 2 Çay Kaşığı Tuz
  • 1 Yemek Kaşığı Çörek Otu
  • 1 Yemek Kaşığı Susam
  • 1 Yumurta Sarısı

ET SOTE İÇİN;

Malzemeler

  • 1 Kg. Dana Eti
  • 2 Orta Boy Domates
  • 1/2 Yemek Kaşığı Domates Salçası
  • Kekik, Tuz

HAMUR KASESİ

Yapılışı

  • Öncelikle hamur malzemelerinin hepsini karıştırarak, kulak memesinden biraz daha sert olacak şekilde bir hamur yoğurun. Tuzu damak zevkinize göre azar azar ekleyin. Kullandığımız unlarda kıvam açısından farklılık gösterebileceği için, unuda azar azar ekleyin. Hamuru, yarım saat kadar dinlendirin. Fırına dayanıklı kaselerin dış kısmını katı yağ ile yağlayın ve hamuru oklava ile açarak kaselerin üzerine sıvayın. (Ben büyük kaseler elde etmek istediğim için, hamur ile mini tart kalıplarımın dışını kapladım, siz daha minik kaseler yapmak isterseniz, kalıbınızın iç kısmını kullanabilirsiniz) Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30-35 dk. hamurların üzeri kızarıncaya kadar pişirin.

ET SOTE

Yapılışı

  • Kuşbaşı doğranmış olan etlerinizi güzelce yıkayın. Suyunu çok süzmeden, bir tencereye alın. Yarım çay bardağı sıvı yağ ekleyin ve kısık ateşte pişirmeye başlayın. Arada karıştırarak ve suyunu kontrol ederek (etler pişmemiş ama suyunu çekmiş ise 1 çay bardağı kadar kaynar su ekleyin, bu işlemi et pişene kadar tekrar edin) pişirin. Et pişerken üzerinde oluşan köpüğü bir kaşık ile alarak, atın.
  • Etleriniz pişince, bir kevgir yardımı ile temiz bir tencereye alın, 1 çay bardağı sıvı yağ ile orta ateşte karıştırarak kızartın. Domates rendesi, ve salçayı ekleyip, domateslerin çiğ tadı gidene kadar pişirin. Altını kapatıp, tuz ve kekik ekleyin.
  • Hem hamur kaseleriniz, hemde et sote soğuyunca, yemeği hamur kaselerinin içine paylaştırın. Servis etmeden önce üzerine biraz kaşar serpin ve 200 derece fırında ısıtın. Sıcak servis yapın.
Devamını Oku...

3 Mart 2008 Pazartesi

Akşam Yemeği Davet Sofrası

0 yorum
Davet Sofrası

İLK AKŞAM YEMEĞİ DAVET SOFRAM :)
Blogumu takip edenler bilir, ben yemek yapmayı çok bilmem, çünkü yemek yapmaktan değil, pasta, kek ve kurabiye yapmaktan zevk alırım.
İçine sevgi katmadan yapılan hiç bir şey güzel olmadığı için, beceremeyeceğimi düşünüp, pek yemek kısmına girmedim bu güne kadar. Ama patates kızartması ve makarna da bir yere kadar değilmi, biraz sebze yeme vakti geldi diye düşünüyorum:)
Hafta sonu arkadaş grubumuzu bize akşam yemeğine davet ettim, bu duruma en çok eşim şaşırdı; "yanlış duymadım değilmi? akşam yemeği, sabah kahvaltısı yada beş çayı değil" dedi :) Bende bu konuda kendimi artık geliştirmek istediğimi söyledim.
Yemekleri hazırlarken tabiki can simidim, canım annem yanımda idi, başımda durdu, gerekli yerlerde müdahele etti, püf noktaları söyledi, bende bu sayede misafirlerin çok beğendiği birbirinden güzel çeşitler hazırladım.
Geriye eşimin ve arkadaşımız Ahmed'in çektiği, Selahattin Abi'nin kompozisyon desteği verdiği güzel fotoğrafları sizlerle paylaşmak kaldı.

Davet Sofrası

Yemekte; çorbayı, ana yemeği ve pilavı sıcak servis ettiğimden fotoğrafta sadece zeytinyağlılar yer aldı, arşivimin düzenli olması açısından yemekleri ayrı ayrı yazılarda yayınlayacağım.

Soframızda nelermi vardı ?

Davet Sofrası

Sofranın yemekler konulmadan önceki halinide sizlerle paylaşmak istedim. Ben sofrayı yemekten en az 3-4 saat önce kurarım. Annemin deyimi ile iskeletini hazırlarım. Salataların ve diğer yemeklerin tabaklarını, hatta ekmek sepetini bile boş olarak masaya yerleştiririm. Hangi tabağın masada ne kadar yer kaplayacağını belirler ve hiç bir çeşidi de masaya koymayı unutmamış olurum. Bunu neden mi yaparım; hem son dakikaya bırakmadan sakin sakin masayı hazırlamak için, hemde soğuk kalması gerektiği için buzdolabında beklettiğim zeytinyağlıyı yada hazırlayıp buzlukta sakladığım börekleri kızartmayı unuttuğumu, misafirler gittikten sonra hatırladığım günler çok olduğu için :) hatta yemek bitmek üzere iken "aa ekmek kesmeyi unuttum" dediğimde olmuştur. Sizde benim gibi unutkan biriyseniz bu yöntemi öneririm.

Salata

Yemek çeşitlerini ayrı yazılarda yayınlayacağım ama salatanın tarif edilecek bir yanı olmadığı ve sadece süsleme kısmı fikir verebilir diye düşündüğüm için paylaşmak istedim. Salatayı, kıvırcık, maydanoz, taze nane, salatalık ve havuç ile hazırladım, üzerini mısır, turp ve kiraz domates ile süsledim.

Devamını Oku...

1 Mart 2008 Cumartesi

ÇİKOLATA SOSLU KEK

0 yorum






MALZEMELER:


3 Adet yumurta

1 su bardağından bir parmak eksik tozşeker

½ su bardağı süt

1 çay bardağı sıvıyağ

1,5 su bardağı un

1 paket vanilya

1 paket kabartma tozu

½ çay bardağı kakao

çay kaşığının ucuyla tarçın

ceviz



sos için;

Dr. oetker çikolata sosu

2,5 su bardağı süt



YAPILIŞI:

Yumurtaları ve şekeri mikserle iyice köpük köpük olana dek çırpalım.
Sütü ve sıvıyağı da ilave edip çırpmaya devam edelim.
Elenmiş Unu, kabartma tozunu vanilyayı ve cevizi de ekleyip karıştıralım.
Yağlanmış kek kalıbımıza hamurun yarısını yayalım.
Kalan kek hamuruna kakao ekleyip karıştıralım. Kakaolu karışımı da kalıptaki hamurumuzun üzerine yayalım. önceden ısıtılmış 160 derece fırında pişirelim.

Çikolata sosumuzu paketin arkasındaki tarife göre hazırlayıp pişen kekimizin üzerine döküp servis yapalım.


AFİYET OLSUN
Devamını Oku...